Google+ boş mideye iki duble viski: Beyin Kemirgenleri Bölüm: 13

3 Eylül 2011 Cumartesi

Beyin Kemirgenleri Bölüm: 13

Demir Demirkan'ı hatırlarsınız hepiniz. İyi ya da kötü, benim gözümde "Belki" ve "Kahpe" singlelarıyla parlamış, sonra da sönmüştür. Yeteneklidir, "Benim." diyen bir çok gitaristi değil, müzisyeni cebinden çıkartır. İyi de adamdır muhtemelen, keşke şu şova yönelik Afrika ziyaretini yapmasaydı hükümetle beraber... Neyse, yiyim Demir'i; size bir şey olmasın veya olsun, Ice Tea kafası. O Demir Demirkan, hayatım boyunca unutmayacağım şarkılar yazdı elbette, ancak unutamadığım esas parçası; kesinlikle "Yalan"dır. "Gülümse, yüzüme gülümse..."



Bugün de yalanlardan bahsedeceğiz. Ama spesifik birazcık daha; "CİNSEL YALANLAR" nam-ı diğer sekse götüren yalanlar. Örneklerle başlayabiliriz;

-Bize gelsene film falan izleriz. (1 numara budur ki vazgeçilmez.)
-Yukarı çıkıp benimle bir kahve içmek ister misin? (2 numara, Amerikan klişesi)
-Eve gitme istersen, bize gel, evim yakın. (Gece sonu plasesi)
-Rakı açtım, gelsene? (Bilgisayar başında - sık kullandıklarımdan)
-Masaj yapmayı biliyor musun? (Sık kullandığım 2 numara, tabi eve gelince karşı taraf; ten tene dokunur; sonra nice tentenler doğurulur)
-Yemek yapmayı biliyor musun? Ev yemeği özledim ben... (3 numara, en azından benim için. Tabii kuru fasulye pilavla nasıl bir cinsel tecrübe yaşanır, tartışma konusu)
-Yemek yaptım, gelsene. (Issız Adam)
-Sabah benim balkonda kahvaltı edelim mi? (Öğrenci işi, kolay da...)

Aslında belki yalan da değil bunlar; sadece yolumuzu açan bahaneler. Peki neden bunlara ihtiyaç duyarız? Türk olduğumuz için mi? Cinsellik toplumumuzda büyük bir dogma olduğu için mi? Tabii ki de hayır.. Yukarı çıkıp kahve içme klişesini yaratanlar zaten Amerikalılardır. Dolayısıyla bunun yaşadığımız çevreyle veya toplumla; büyütülme şeklimizle doğrudan alakası olduğunu düşünmüyorum. Tamam nudist bir aile tarafından yetiştirildiyseniz, "Filiz sevişelimmi" ayarında girişimlerde bulunabilirsiniz ama dediğim gibi; istisnai durumlar hariç.

Yapamıyoruz işte, cinsellik konu olduğunda utanıyoruz. Yüz kızarıyor, eller terliyor, çekim başlıyor; ereksiyon/ıslanma ve leylekler, uçan; dev leylekler. Peki neden utanıyoruz? Tamamen karakter ve tecrübeye bağlıyorum ben bunu artık. Çünkü bir yerden sonra cinsellik o "büyülü" kimliğini yitiriyor bazıları için ve onlar gemilerini rahatlıkla yakabiliyorlar. Sonrasında ne olduğu önemli değil onlar için. Dünya yansın, tokat gelsin veya "Hayır." sert bir biçimde yüzlerine çarpılsın; umurlarında değil. Çünkü onlar yitirmişler çoktan, sevdikleri insanla beraber olabilme şansını. Çünkü onlar, kaybetmişler; iki radyocu gibi değil; Masumiyet filmindeki Haluk Bilginer gibi; top yekün... Bu yüzden de konuşurlar rahatlıkla, sorarlar, teklif ederler, sevişirler ve sadece sakinleşirler sonunda, mutlu olmazlar. Soğukkanlılıkla yakılan bir keyif sigarası, ispirto tadındaki Ankara viskisinden bir yudum daha ve yine "izlenecek tavanlar"... Bu da twist için seçtiğimiz parça olsun.



Dipnot: İzlenecek tavanlar?

Hiç yorum yok: